Tezkerenin esas hedefi Suriye mi? Aleviler soruyor


HÜKÜMETE sınır ötesi askeri müdahaleye yetki tanıyan tezkere önceki gün Meclis'te kabul edildi. Tezkereye ret oyu veren CHP Tunceli Milletvekili Avukat Hüseyin Aygün'ü, basına yansıyan "Oylamaya katılmadı" yönündeki iddiaları sormak üzere dün aradık. Zira tanıdığımız kadarıyla Aygün kaçak güreşecek biri değil. "Oradaydık. Neden böyle yansıtıldı hiç anlamış değilim" diyen Aygün sözlerini şöyle sürdürdü: "Tezkereye 'hayır' dedik; çünkü bu 27'nci tezkere ve bugüne kadar hiçbir şey değişmedi. Biz Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle, müzakerelerle ancak çözülebileceğine inanıyoruz. 20 yaşındaki gençler ölüyor, dağdaki Kürt çocukları ölüyor. Tezkere, şoven damarın kabarmasına hizmet ediyor, barışa değil."
Kendini "Dersim milletvekili" olarak tanımlayan Aygün, CHP'deki yenilikçi demokrat isimlerin başını çekiyor. 1938 Dersim katliamı konusunda resmi tarihi sorgulayan çeşitli kitapları olan Aygün, en az 50 CHP milletvekilinin tezkereye hayır dediğini öne sürerken, "Bunu fire olarak değil, parti içerisinde gittikçe kök salan çoğulculuğa ve demokratikleşmeye yormak gerekiyor" dedi. Yine de parti içinde statükocular ile yenilikçiler arasındaki çekişmenin sürdüğünü teslim eden Aygün, en ilginç yorumlarını Suriye ile artan gerginlik konusunda dillendiriyor.
SURİYE'YE ASKERİ MÜDAHALE
Aygün e göre Türkiye'de yaşayan birçok Alevi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Esad rejimine yönelik gittikçe sertleşen açıklamalarını Suriye'ye olası bir askeri müdahale şeklinde yorumluyor. Sınır ötesi tezkerenin esas amacının, PKK'ya değil Suriye'ye yönelik olası askeri operasyonların önünü açmak olduğunu iddia ediyor.
Alevileri asıl kaygılandıran, Başbakan Erdoğan ve Hüseyin Çelik gibi isimlerin meseleyi mezhep üzerinden ele almaları. Erdoğan ın Mısır gezisinde, "Alevi subayları halka zulmediyor. Suriye halkı Alevi subaylardan rahatsız" mealindeki sözleri, Türkiye'deki Alevileri kızdırmış. Türk Alevileri ve Suriye diktatörü Hafız Esad ın mensup olduğu Nusayriler her ne kadar farklı kolları temsil etseler de "Ortak bir ruh dünyamız var" diyor Aygün. "İsrail'e atıp tutarken bir yandan füze kalkanıyla koruyan hükümet sanırım Suriye' yi kolay lokma görüyor, gücünü test etmek istiyor" tespitinde bulunuyor.
Suriye'deki olaylar ilk patlak verdiğinden bu yana Türkiye'nin verilen tüm gazlara rağmen herhangi bir askeri müdahalede bulunmayacağını iddia ettik. Zira böylesi bir adımın bölgesel çatışmayı tetikleyebileceği gibi Türkiye'nin AK Parti iktidarıyla birlikte yakaladığı demokratik kazanımları ve refahı yerle bir edebileceğini savunduk hep. Türkiye'nin Esad rejiminin katliamları durdurmasına yönelik çabaları her ne kadar etkisiz kaldıysa da rejime silah ulaşımını engellemek, uluslararası toplumla birlikte hareket etmek kaydıyla ekonomik yaptırımlar uygulamak ve halen dağınık görüntü veren Suriye muhalefetiyle rejim arasında diyaloğu teşvik etmek dışında çok fazla seçeneği olmadığını belirttik.
Suriye'deki vahşetin karşısında durmanın yanında bir de Suriyeli mültecilere kapılarımızı açık tutmanın her şeyden önce bir insanlık vazifesi olduğunun altını çizdik. Vahşet karşısında eli kolu bağlı seyretmenin insanlığa ne kadar sığacağını sorduğumuzda ise cevap vermekte hep zorlandık.
Suriye'yi uyarıp ardından vahşet devam ettikçe halkı korumak adına müdahalede bulunmamak tıpkı Avrupalıların Sırp katliamına maruz kalan Müslüman Boşnaklara karşı düştüğü onursuz duruma düşmek anlamına geliyor. Ne var ki geç de olsa gelen müdahale ABD ve NATO öncülüğünde yapıldı. Oysa Suriye'ye müdahale konusunda uluslararası zeminde oluşan herhangi bir irade görülmediği gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden ek yaptırımlar konusunda dahi ret oyları baskın çıktı. Ama bakıyoruz Türkiye buna rağmen "Ben yaptırım uygulayacağım" diyor.
Suriye sınırında askeri tatbikatlar planlıyor ve Suriye ordusundan kaçtıkları iddia edilen on bin küsur subayın lideri Albay Riad al Asaad, Batı medyasına Türkiye'de olduğunu ilan ediyor. Bu arada New York Times gibi saygın gazetelerde Sünnilerin Nusayrileri öldürmeye başladığı haberleri geliyor. Türkiye, kimilerine göre cumhuriyet tarihi boyunca olmadığı kadar başka bir ülkede rejim değişikliğinin öncüsü ve hamisi görüntüsünü vermeye başlıyor.
Tüm bunlar başka ülkelerle birlikte planlanıyorsa bunu ilan etmenin zamanı geldi. Yoksa altından tek başımıza kalkamayacağımız bir kanlı maceranın içine doğru sürüklenip gideriz.

Kaynak: Haber Türk, 07.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder